Fikri Mülkiyet El Kitabı

9 Tem 2025

Fikir-Sanat Eserleri:

Fikir ve Sanat eserleri 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda düzenlenmiştir. Özel hukukun kapsamında giren hakların bir türü olarak fikrî haklar, malvarlığına ait mutlak haklardan olup sahibine inhisari yetkiler tanımaktadır. Söz konusu  kanun ile fikir ve sanat  eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile icracı sanatçıların, fonogram ve film yapımcılarının ve radyo-televizyon kuruluşlarının eserler üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, eserlerden yararlanma şartlarını düzenlemek ve hukuka aykırı kullanım durumlarında uygulanacak yaptırımları tespit etmek amaçlanmıştır. 1951 yılında yürürlüğe giren kanun, ülkemizde fikri mülkiyete ilişkin temel kanunlardan birini teşkil etmektedir. İlgili kanunda bir ürünün eser olarak tanımlanması için; (i) Eseri meydana getiren kişinin özelliklerini taşıması (hususiyet), (ii) Eserin maddi varlığa sahip olması ve (iii) Kanunda sayılan eser türlerinden birine dahil olması gerekmektedir. Kanunda sayılan eser türleri ise sınırlı sayıda kaleme alınmış olup, bu türlerden birine dahil edilemeyen bir ürünün 5846 sayılı FSEK kapsamında sağlanan korumadan yararlanması mümkün değildir. Esere ilişkin hakların, herhangi bir tescile bağlı olmadan kullanılması mümkündür. Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı tarafından sunulan “İsteğe Bağlı Tescil-Kayıt” hizmeti ileride yaşanması muhtemel uyuşmazlıklarda ispat bağlamında önem arz ettiğinden önerilmektedir. Eser türleri ise şu şekilde belirlenmiştir:

  1. Eser Türleri:

    1. İlim ve Edebiyat Eserleri: Herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler; bilgisayar programları ile bir sonraki aşamada program haline gelmesi şartıyla hazırlık çalışmaları; her türlü danslar, yazılı koreografi eserleri, pandomimalar ve buna benzer sözsüz sahne eserleri; bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari makaleler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri.

    2. Musiki Eserleri: Her nevi sözlü ve sözsüz besteler.

    3. Güzel Sanat Eserleri: Estetik değere sahip olan; yağlı ve suluboya tablolar; her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tezhipler, kazıma, oyma, kakma veya benzeri usullerle maden taş, ağaç veya diğer maddelerle çizilen veya tespit edilen eserler, kaligrafi, serigrafi, heykeller, kabartmalar ve oymalar, mimarlık eserleri, el işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil, moda tasarımları; fotoğrafik eserler ve slaytlar, grafik eserler, karikatür eserleri, her türlü tipleme.

    4. Sinema Eserleri: Her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarlar gösterilebilen, sesli veya sessiz birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisi.

    5. İşlenmeler ve Derlemeler: Başka bir eserden yararlanılarak oluşturulan, bu esere göre bağımsız sayılmayan fikir ve sanat ürünleri. Örneğin tercümeler, roman, hikaye, şiir ve tiyatro piyesi gibi eserlerden birinin bu sayılan türlerden bir başkasına çevrilmesi; musiki, güzel sanatlar, ilim ve edebiyat eserlerinin film haline sokulması veya filme alınmaya ve radyo ve televizyon ile yayıma müsait bir şekle sokulması; güzel sanat eserlerinin bir şekilden diğer şekillere sokulması; bir eser sahibinin bütün veya aynı cinsten olan eserlerinin külliyat haline konulması; belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde seçme ve toplama eserler tertibi; henüz yayımlanmamış olan bir eserin ilmi araştırma ve çalışma neticesinde yayımlanmaya elverişli hale getirilmesi; başkasına ait bir eserin izah veya şerhi yahut kısaltılması; bir bilgisayar programının uyarlanması, düzenlenmesi veya herhangi bir değişim yapılması; belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde verilerin ve materyallerin seçilip derlenmesi sonucu ortaya çıkan ve bir araç ile okunabilir veya diğer biçimdeki veri tabanları.


  2. Eser Sahiplerine Tanınan Haklar:

    Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser sahibine tanınan haklar mali ve manevi haklar olarak ikiye ayrılmıştır. Mali haklar genel itibariyle eser sahibinin eserinden ekonomik anlamda yararlanma ve üçüncü kişilerin bu şekilde yarar sağlamasının önüne geçmesini sağlayan haklar iken; manevi haklar ise eser sahibinin fikri ürünü olması ve eser ile arasındaki bağ sebebiyle kural olarak eser sahibinin kendisi tarafından kullanılan, vazgeçilemeyen ve devredilemeyen haklar olarak tanımlanmaktadır.


  3. Mali Hak Türleri:

    1. İşleme Hakkı: Bir eserden, onu işlemek suretiyle faydalanma hakkı,

    2. Çoğaltma Hakkı: Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı,

    3. Yayma Hakkı: Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkı,

    4. Temsil Hakkı: Bir eserden doğrudan doğruya yahut işaret, ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı,

    5. İşaret, Ses ve/veya Görüntü Nakline Yarayan Araçlarla Umuma İletim Hakkı: Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo-televizyon, uyfu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayınlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı


  4. Manevi Hak Türleri:

    1. Umuma Arz: Bir eserin umuma arzedilip edilmemesini, yayımlanma zamanını ve tarzını tayin etme hakkı,

    2. Adın Belirtilmesi: Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arzetme veya yayımlama hususunda karar verme hakkı,

    3. Eserde Değişiklik Yapılmasını Menetme: Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılmasını engelleme hakkı,

    4. Eser Sahibinin Zilyet ve Malike Karşı Hakları: Eser sahibinin gerekli durumlarda, eserin aslının maliki ve zilyedinden eserden geçici bir süre için yararlanmayı talep etme hakkı.

  1. FSEK’ten Sağlanan Korumanın Süresi

    Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca esere ilişkin hakların koruma süresinin eser sahibinin yaşadığı müddetçe ve ölümünden itibaren 70 yıl devam edeceği hükme bağlanmıştır. Eser sahibinin birden fazla olması halinde 70 yıllık sürenin başlangıç tarihi hayatta kalan son eser sahibinin ölüm tarihi olarak belirlenmiştir. Koruma süresi, eserin aleniyet kazandığı, diğer bir deyişle eserin ilk kez kamuya sunulduğu tarihte başlamaktadır. 

Neden önemli?

Fikir ve sanat eserlerinin korunması, yaratıcı emeğin karşılığını bulmasını sağlar. Bu koruma, yukarıda detaylıca açıklandığı üzere, eserin izinsiz çoğaltılması, yayılması veya değiştirilmesi gibi durumlarda eser sahibine yasal haklar tanır. Böylece özgün içerikler üzerinden hak iddia eden kişilerin menfaat elde etmesinin önüne geçilir ve eser sahibi, emeğiyle orantılı bir ekonomik ve manevi denetim elde eder.

Telif hakkı, özellikle içeriklerin son derece hızlı bir şekilde üretilip tüketildiği ve neredeyse tamamen dijitalleştiği günümüzde; bireylerin, kurumların ve her boyutta işletmelerin kendilerine ait yaratımların denetimini sağlayabilmeleri açısından hayati önem taşımaktadır. Bir eserin korunması, sadece bugünkü hakları değil; gelecekte doğabilecek kullanım alanlarını da güvence altına almaktadır. Bu nedenle, üretim kadar o üretimin haklarının takibi ve korunması da yaratıcı sürecin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmelidir.   

  1. Marka Hakkı

Marka Hakkı 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununda düzenlenen haklardan biri olup, “Marka bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka hakkı sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekillder, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajların biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir” şeklinde tanımlanmıştır. Anılan tanımdan da görüleceği üzere, ayırt ediciliğin sağlandığı, koruma kapsamının açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayacak şekilde sicilde gösterilebilir olan her türlü işaretin marka olabileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda, marka denilince ilk olarak akla gelen logolar ve şekillere ek olarak, seslerin, desenlerin, ve dahi hareketlerin sicilde gösterilebilir olma şartını sağlamaları halinde marka korumasından yararlanabileceğini söylemek mümkündür. 

Her ne kadar marka hakkı tescille vücut bulan bir hak türü olmasa da, tescilin sağladığı koruma, ihlal halinde alınabilecek aksiyonların türü ve mahiyeti gibi unsurlar birlikte değerlendirildiğinde tescil süreci markalar için hayati önem taşımaktadır. Türkiye’de marka haklarının tescilinde yetkili tek Kurum Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) olup, tescile ilişkin bütün işlemler bu kurum üzerinden yapılmaktadır. 

Markalarda, tanımdan da anlaşılacağı üzere, markayı oluşturan ibarenin kendisi kadar markanın faaliyet göstereceği mal ve/veya hizmet türleri de önem taşımaktadır. Mal ve hizmetler belirli sınıflar ve alt sınıflara ayrılmış olup bu sınıflandırma kaynağını ülkemizin de taraf olduğu 1957 tarihli NICE Antlaşmasından almaktadır. Anılan anlaşma ile 11’i mal ve 34’ü hizmet olmak üzere toplam 45 adet sınıf belirlenmiştir. Marka başvurusunda, koruma talep edilen ibare ile birlikte, söz konusu markanın bu 45 sınıfın ve alt sınıflarının hangisi kapsamında girdiğinin de belirtilmesi gerekmektedir. 

Başvurusu yapılan marka Kurum tarafından 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. Maddesinde belirtilen “Mutlak Ret Nedenleri” bağlamında aşağıdaki hususlar bakımından değerlendirilir:

  1. Marka tanımına uymayan işaretler,

  2. Herhangi bir ayırt ediciliğe sahip olmayan işaretler,

  3. Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirrten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler,

  4. Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler,

  5. Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler,

  6. Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanılatacak işaretler,

  7. Paris Sözleşmesinin 2nci mükerrer 6ncı maddesine göre reddedilecek işaretler,

  8. Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler,

  9. Dini değerleri veya sembolleri içeren işaretler,

  10. Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler,

  11. Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler.

Yukarıda belirtilen maddelere aykırılık teşkil etmeyen başvurular, TÜRKPATENT tarafından Resmi Marka Bülteninde yayınlanarak üçüncü kişilerin itirazlarına açılır. Üçüncü kişiler, aynı kanunun 6. Maddelerinde belirtilen şartların varlığı halinde, yayından itibaren iki ay içerisinde başvurulan markaya ilişkin itiraz dosyalayabilirler. Bu şartlar şu şekilde belirlenmiştir:

  1. Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir,

  2. Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebi dayanmaksızın amrkanın aynı veya ayrıt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir,

  3. Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir,

  4. Paris sözleşmesinin 1nci mükerrer 6ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir,

  5. Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir,

  6. Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir,

  7. Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir,

  8. Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir,

  9. Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.

Yayına itiraz süresi içerisinde herhangi bir itiraz edilmemiş yahut dosyalanan itirazlar nihai olarak reddedilmiş ise tescil ücretinin ödenmiş olması şartıyla ilgili marka başvurusu tescil edilir. Sınai Mülkiyet Kanunu ile sağlanan koruma başvuru tarihinden itibaren 10 yıl olarak belirlenmiştir ve bu süre 10ar yıllık periyotlar halinde herhangi bir sınırlama olmaksızın yenilenebilir. 

Neden önemli?

Bir markanın tescili, o markanın yalnızca sahibine ait olduğunu hukuken güvence altına alır. Bu güvence, başkalarının aynı veya benzer markayı aynı veya benzer sektörde kullanarak piyasada haksız rekabet yaratmasının önüne geçer. Tescil edilmiş bir marka, sahibine markayı kullanma, lisanslama, devretme ve gerektiğinde ihlal halinde yasal yollara başvurma imkanı tanır. 

Marka tescili; itibar, müşteri sadakati ve ayırt edicilik gibi ticari değeri olan unsurların sistemli şekilde korunmasını sağlar. Özellikle pazara yeni giren işletmeler için bu koruma, güven inşa etmek ve emek verilen ismin başkaları tarafından sahiplenilmesini engellemek açısından kritik rol oynar. Uzun vadede, markaya yapılan her yatırımın hukuki güvence altında olması, girişimciler ve şirketler için sürdürülebilir büyümenin temelidir.

  1. Endüstriyel Tasarım

Endüstriyel tasarımlar, tıpkı marka gibi 6769 sayılı SMK’da düzenlenen fikri mülkiyet haklarından birisidir. İlgili kanunda Endüstriyel Tasarım’ın tanımı “Ürünün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümü” olarak yapılmıştır. Aynı maddenin devamında, “Tasarım; bu Kanun hükümleri uyarınca tescil edilmiş olması halinde tescilli tasarım, ilk kez Türkiye’de kamuya sunulmuş olması halinde ise tescilsiz tasarım olarak korunur.” denilerek tasarıma sağlanan korumanın tescile bağlı olmadığı belirtilmiştir. Tescilli tasarım ile tescilsiz tasarımın faydalandığı koruma kapsamı aynı olup, aralarındaki fark koruma süresinde ortaya çıkmaktadır. SMK’nın 69. maddesi uyarınca tescilli tasarımların koruma süresi başvuru tarihinden itibaren beş yıl, tescilsiz tasarımların koruma süresi ise kamuya ilk sunulduğu tarihten itibaren üç yıl olarak belirlenmiştir. Tescilli tasarımlara ilişkin koruma süresi beşer yıllık dönemler halinde yenilenmek suretiyle toplam yirmi beş yıla kadar uzatılabilirken, tescilsiz tasarımların koruma süresinin uzatılması gibi bir durum söz konusu değildir.

Tasarımın hukuken korunabilmesi için (i) Yenilik ve (ii) Ayırt edicilik şartlarını birlikte taşıması gerekmektedir. Yenilik, kanunda “Bir tasarımın aynısı; a) Tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce, b) Tescilsiz tasarım için tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten önce, dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış olması.”; Ayırt edicilik ise “Bir tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenim; a) Tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce, b)Tescilsiz tasarım için kamuya ilk sunulduğu tarihten önce, kamuya sunulmuş herhangi bir tasarımın aynı kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimden farklı olması.” olarak belirlenmiştir. 

Kanunda belirtilen evraklar ile TÜRKPATENT’e yapılan tasarım başvurusu, kurum tarafından herhangi bir eksikliğin tespit edilmemesi halinde tasarım olarak sicilde kaydedilir ve Bültende yayınlanır. Marka başvurusundan farklı olarak tasarımların başvurusu değil, tescili ilan edilir. Tescili takiben üçüncü kişiler üç aylık süre içerisine tasarımın kanunda belirtilen tanıma uygun olmadığı, gerekli şartları taşımadığı, tasarımın kötü niyetli olduğu ve başkaca bir fikri mülkiyet hakkının yetkisiz kullanımını içerdiği gerekçeleriyle tescil belgesinin verilmesine itiraz edebilir. 

Neden önemli?
Görsel ve estetik nitelikleri ön planda olan bir ürün tasarımı piyasada dikkat çekme tüketici tercihini tasarımı taşıyan ürün lehine etkileme gücüne sahiptir. Tescilli bir tasarım, bu özgün görünümün izinsiz şekilde kopyalanmasını ya da benzerlerinin piyasaya sürülmesini engeller. Bu sayede, tasarımcının emeği ve yatırım yaptığı görsel kimlik hukuken korunur.

Tasarım koruması; moda, mobilya, teknoloji, ambalaj gibi rekabetin yüksek olduğu sektörlerde, markalaşmanın ve sadık müşteri kitlesi oluşturmanın temel araçlarından biridir. Hukuki koruma olmadan piyasaya sürülen her özgün tasarım, başkalarının hızlı taklidiyle değer kaybeder. Bu nedenle, başvuru ve tescil süreci, görsel yaratıcılığın ticari bir varlık olarak değerlendirilmesinde kilit rol oynar. 

  1. Coğrafi İşaret

Coğrafi işaret, Sınai Mülkiyet Kanununda “Belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından kökenin bulunduğu yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü gösteren işaret” olarak tanımlanmıştır. Coğrafi işaretler, belirli bir koruma süresine tabi değildir. Tanımın hemen akabinde menşe adı ve mahreç işareti olarak iki ayrı tür belirtilmiş ve tanımlanmıştır. Bu tanımlara göre menşe adı “Coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, bölge veya istisnai durumlarda ülkeden kaynaklanan, tüm veya esas özelliklerini bu coğrafi alana özgü doğal ve beşerî unsurlardan alan, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerin tümü bu coğrafi alanın sınırları içinde gerçekleşen ürünler” olarak, mahreç işareti ise “Coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, bölge veya ülkeden kaynaklanan, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından bu coğrafi alan ile özdeşleşen, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinden en az biri belirlenmiş coğrafi alanın sınırları içinde yapılan ürünler” olarak belirlenmiştir. Son olarak, menşe adı veya mahreç işareti kapsamına girmeyen ve ilgili piyasada bir ürünü tarif etmek için geleneksel olarak en az otuz yıl süreyle kullanıldığı kanıtlanan adların gerekli şartları sağlaması halinde geleneksel ürün adı olarak tanımlanacağı belirtilmiştir. 

Yukarıdaki tanımlardan hareketle, menşe adları sadece ait oldukları coğrafi bölgede üretilen ürünler, mahreç işaretleri de üretim işlenme ve diğer işlemlerden en az birinin belirlenmiş coğrafi alanın sınırları içinde yapılan ürünler olarak özetlenebilir. Finike Portakalı, Malatya Kayısısı, Afyon Kaymağı gibi bütün süreçleri belirli bir coğrafi sınırlar içinde gerçekleşen ürünler menşe adına, Çubuk Turşusu, Çine Köftesi, Çorum Leblebisi gibi ilgil işlemlerden en az birinin belirli bir coğrafi alan sınırları dahilinde gerçekleşen ürünler ise mahreç işaretine örnek verilebilir. Geleneksel ürün adlarına ilişkin ise lokum, höşmerim, pastırma gibi ürünler örnek gösterilebilir. 

Coğrafi işaretler bir ülkenin yahut bölgenin kültürel miraslarından birisi olduğundan, coğrafi işarete ilişkin başvuru yapabilecek kimselerde kanunda sınırlama getirilmiş, yalnızca üretici grupları, ürün veya ürünün kaynaklandığı coğrafi alanla ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, ürünle ilgili olarak kamu yararına çalışan veya üyelerinin ekonomik çıkarlarını korumaya yetkili dernekler, vakıflar ve kooperatifler ile ürünün tek bir üreticisi varsa bu durumu ispat etmesi şartıyla ilgili üreticinin başvuru yapabileceği belirtilmiştir. 

Kanunda belirtilen şartları taşıyan coğrafi işaret başvuruları, üçüncü kişilerin itirazlarına sunulmak üzere Bültende yayımlanır. İtiraz süresi üç ay olup, bu süre zarfında herhangi bir itiraz gelmemiş yahut nihai olarak reddedilmiş başvurular tescil ücretinin ödenmiş olması şartıyla tescil edilir. 

Coğrafi işaretin kullanımı ve üretimi hak sahibine bırakılmamış, sicilde belirtilen şartlara uygun olarak ürünlerin üretimi veya pazarlamasında faaliyet gösteren herkes tarafından kullanılabileceği hükme bağlanmıştır. Ancak bu kişilerin tescil ettirene coğrafi işaret ve geleneksel ürün adına yönelik üretim ve pazarlama faaliyetleri gösterdiklerine dair bildirimde bulunmalıdır. Bu noktada belirtmek gerekir ki, bir coğrafi işaretin kullanım hakkına sahip olanların söz konusu coğrafi işareti amblem ile birlikte ürün veya ambalaj üzerinde kullanması zorunludur. 

Menşe Adı Amblemi

Mahreç İşareti Amblemi

Geleneksel Ürün Adı Amblemi

Ürünün niteliği gereği, amblem ile birlikte coğrafi işaretin ürünün kendisi veya ambalajı üzerinde kullanılamadığı durumlarda, amblem ile tescilli işaret veya ad, kullanıma hakkıan sahip olanlar tarafından işletmede kolayca görülecek şekilde bulundurulur. Coğrafi işareti kullanarak üretim ve pazarlama faaliyetlerinde bulunanlar, tescil ettirenin başvuruda belirttiği ve Kurum tarafından yeterliliği onaylanan denetim mercii tarafından denetlenir. Denetim raporları, tescilin yayımlandığı tarihten itibaren yılda bir Kuruma sunulur. Bu denetimde ürünün tescil belgesinde yer alan özelliklere uygun olup olmadığı, amblem kullanımının uygunluğu olmak üzere pek çok husus denetlenir ve kayıt altına alınır. 

Neden önemli?

Yukarıda da bahsedildiği üzere, coğrafi işaretler, bir ürünün belirli bir bölgeyle özdeşleşmiş niteliğini ve geleneksel üretim bilgisini koruma altına alır. Bu koruma sayesinde, söz konusu ürünün başka yerlerde veya standartlara aykırı biçimlerde üretilmesinin önüne geçilmiş olur. Böylece hem tüketici aldatılmaktan korunur, hem de yerel üreticilerin emekleri boşa gitmemiş olur. 

Tescilli coğrafi işaret, yerel üreticilere ekonomik katma değer sağladığı gibi bölgesel ve ülkesel kalkınmayı da destekler. Aynı zamanda geleneksel bilgi ve üretim yöntemlerinin kuşaktan kuşağa aktarılmasını mümkün kılarak kültürel varlıkların korunmasına yardımcı olur. Bu yönüyle, coğrafi işaret yalnızca bir etiket değil, kültürel ve ekonomik bir koruma mekanizmasıdır. 

  1. Patent & Faydalı Model

Patent, bir buluşun sahibine, belirli bir süre boyunca buluşunu kullanma, üretme, satma veya ithal etme gibi haklar tanıyan resmi bir belge olup yeni, özgün ve sanayiye uygulanabilir buluşları korumak amacıyla verilir. Türkiye’de patent, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile düzenlenmektedir.

Türkiye’de bir buluşun patentlenebilmesi için üç temel kriteri karşılaması gerekir:

  1. Yenilik: Buluş, başvuru tarihinden önce dünyada herhangi bir yerde kamuya açıklanmamış olmalıdır. Yani, buluş daha önce yazılı, sözlü veya başka bir şekilde duyurulmamalıdır.

  2. Buluş Basamağı: Buluş, ilgili teknik alanda uzman bir kişi için aşikâr olmamalıdır. Yani, buluş özgün bir yaratıcılık içermelidir.

  3. Sanayiye Uygulanabilirlik: Buluş, sanayi veya tarım gibi herhangi bir alanda üretilebilir veya kullanılabilir olmalıdır.

Patentlenebilir buluşlar arasında makineler, cihazlar, kimyasal bileşikler, üretim yöntemleri yer alabilir. Ancak aşağıdaki unsurlar Türkiye’de patent koruması kapsamı dışındadır:

  • Keşifler, bilimsel teoriler ve matematiksel yöntemler,

  • Estetik niteliği bulunan mahsuller, edebiyat ve sanat eserleri ile bilim eserleri,

  • Zihinsel faaliyetler, oyun kuralları veya iş yapma yöntemleri,

  • Kamu düzenine veya ahlaka aykırı buluşlar,

  • Bilgisayar programları,

  • İnsan veya hayvan vücuduna uygulanacak cerrahi ya da tedavi yöntemleri,

  • Bitki veya hayvan türleri ile biyolojik esaslı çoğaltma yöntemleri,

Türkiye’de patent tescili, Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) üzerinden yürütülür. Süreç, kural olarak  aşağıdaki adımları içerir:

  1. Başvuru Hazırlığı: Patent başvurusu için detaylı bir buluş açıklaması, istemler (koruma talep edilen unsurlar), teknik çizimler (gerekirse) ve özet hazırlanmalıdır. Başvuru, TÜRKPATENT’e elektronik ortamda veya fiziksel olarak sunulabilir.

  2. Başvurunun Alınması ve Şekli İnceleme: TÜRKPATENT, başvurunun eksiksiz olduğunu ve şekli şartlara uygunluğunu kontrol eder. 

  3. Araştırma Raporu: Başvuru, yenilik ve buluş basamağı açısından incelenmek üzere bir araştırma raporu hazırlanır. Bu rapor, buluşun dünya çapındaki teknik durumuyla karşılaştırılmasını içerir.

  4. İncelemeli veya İncelemesiz Patent Kararı: Başvuru sahibi, incelemesiz patent (7 yıl koruma) veya incelemeli patent (20 yıl koruma) arasında seçim yapabilir. İncelemeli patent için ek bir inceleme raporu hazırlanır.

  5. İtiraz Süreci: Başvuru, Resmi Patent Bülteni’nde yayımlanır ve üçüncü tarafların itiraz etmesi için bir süre tanınır. İtiraz yoksa veya itirazlar reddedilirse patent tescili yapılır.

  6. Tescil ve Yıllık Ücretler: Patent tescili alındıktan sonra, koruma süresince yıllık ücretlerin ödenmesi gerekir. Bu ücretler ödenmezse patent hakkı sona erer.

Faydalı model ise, özellikle küçük ve orta ölçekli buluşlar için geliştirilmiş bir koruma türüdür. Türkiye’de faydalı model tıpkı patent gibi, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında düzenlenir ancak patentten farklı olarak, faydalı modelde buluş basamağı (yaratıcı özgünlük) kriteri aranmaz; yalnızca yenilik ve sanayiye uygulanabilirlik şartları yeterlidir. Bu, faydalı modeli daha erişilebilir ve hızlı bir koruma yöntemi haline getirir.

Faydalı model, genellikle teknik alanda küçük çaplı iyileştirmeler veya mevcut ürünlere yönelik pratik yenilikler için uygundur. Örneğin, bir üretim sürecinde verimliliği artıran küçük bir mekanik düzenleme veya bir cihazın kullanımını kolaylaştıran bir ek bileşen, faydalı model korumasına konu olabilir. Ancak, kimyasal maddeler, biyoteknolojik buluşlar ve süreçle ilgili buluşlar faydalı model kapsamına alınmaz.

Faydalı model tescili görece patent sürecine benzer ancak daha az girift şekilde tamamlanır:

  1. Başvuru: Buluş açıklaması, istemler, teknik çizimler ve özetle TÜRKPATENT’e başvuru yapılır.

  2. Şekli İnceleme: Başvurunun formaliteleri kontrol edilir.

  3. Araştırma Raporu: Buluşun yeniliği araştırılır, ancak buluş basamağı incelenmez.

  4. Yayın ve İtiraz: Başvuru, Resmi Patent Bülteni’nde yayımlanır ve 3 ay boyunca itirazlara açıktır.

  5. Tescil: İtiraz yoksa veya itirazlar reddedilirse faydalı model belgesi verilir.

  6. Yıllık Ücretler: Koruma süresince yıllık ücret ödenir.

Patent ile Faydalı Model Arasındaki Farklar

  • Buluş Basamağı: Patentte zorunlu, faydalı modelde aranmaz,

  • Koruma Süresi: Patent 20 yıl (incelemeli) veya 7 yıl (incelemesiz), faydalı model 10 yıl,

  • İnceleme Süreci: Patentte detaylı araştırma ve inceleme yapılır; faydalı modelde yalnızca yenilik araştırılır,

  • Kapsam: Patent, karmaşık ve özgün buluşları korurken; faydalı model, daha basit ve pratik yeniliklere yöneliktir,

  • Maliyet ve Süre: Faydalı model, patente göre daha hızlı ve düşük maliyetlidir.

  • Uygulama Alanı: Faydalı model, kimyasal maddeler ve süreç buluşlarını kapsamaz; patent daha geniş bir kapsam sunar.

Patent ve faydalı model, Türkiye’de buluşları koruyan iki temel mekanizmadır. Patent, karmaşık ve özgün buluşlar için uzun süreli ve kapsamlı koruma sağlarken; faydalı model, küçük ölçekli yenilikler için hızlı, ekonomik ve erişilebilir bir alternatif olarak değerlendirilebilir. , buluşlarının niteliğine ve ihtiyaçlarına göre bu iki koruma türünden birini seçerek hem ekonomik hem de rekabet avantajı elde edebilir. 

Neden önemli?

Yeni bir teknik çözüm geliştiren kişi veya kuruluş için patent ya da faydalı model tescili, bu buluşun başkaları tarafından taklit edilmesini veya izinsiz kullanılmasını önler. Tescil sayesinde, buluş sahibi belirli bir süre boyunca yasal tekel hakkı kazanır, bu da ticari avantaj, yatırım çekme potansiyeli ve pazarda ayrıcalıklı konnum anlamına gelir. 

Korunmayan bir teknik yenilik, piyasaya sunulduğu anda başkaları tarafından kolayca kopyalanabilir ve asıl geliştirici bu durum karşısında yasal korumadan yoksun kalır. Dolayısıyla patent/faydalı model başvurusu, sadece bir bürokratik bir formalite değil, Ar-Ge sürecinin güvenceye alınması ve teknik bilginin ekonomik değere dönüşmesi için zorunlu bir adımdır.

  1. Alan Adı (Domain Name):

Alan adları en genel ifadeyle bir internet sitesinin internetteki adı ve adresidir. Alan adlarına ilişkin mevzuatımızda iki ayrı tanım bulunmakta olup, bunlardan ilki 5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu, diğeri ise İnternet Alan Adları Yönetmeliğidir. Elektronik Haberleşme Kanununda alan adı “İnternet üzerinde bulunan bilgisayar veya internet sitelerinin adresini belirlemek için kullanılan protokol numarasını tanımlayan adlar”, İnternet Alan Adları Yönetmeliğinde ise “tr. uzantılı internet alan adı.” olarak tanımlanmıştır. Öğretide alan adlarının soyut haklardan biri olduğu kabul edilmektedir. Alan adları iki unsurdan oluşmakta; bunlardan ilki isim, ikincisi ise üst level domain (TLD) denilen .com, .org, .net, .tr gibi uzantılar olup adresin türünü belirtmektedir. 

Türkiye’de .tr uzantılı alan adları 1991 yılından beri Orta Doğu Teknik Üniversitesi tarafından yürütülmekte iken 2019 yılında ICANN (Internet Corporation for Assigned Names and Numbers) nezdinde gerçekleştirilen redelegasyon süreci ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) devredilmiştir. BTK bünyesinde görev yapan TR Ağ Bilgi Sistemi’nin (TRABIS) 14 Eylül 2022 tarihinde yürürlüğe girmesi ile .tr uzantılı alan adlarına ilişkin süreçlerin yürütülmesi için gerekli altyapı tamamlanmıştır. 

TRABIS kapsamında belgeli ve belgesiz olmak üzere iki ayrı yöntemle internet alan adı tahsis işlemleri yapılmaktadır. Belgeli alan adı tahsisi, ilgili bilgi ve /veya belgelerin başvuru sahibi tarafından Kayıt Kuruluşuna verilmesini ve bu bilgi ve/veya belgelerin TRABIS’e ulaştırılmasını takiben yapılan tahsislerdir. Belgeli olarak tahsis edilecek alan adlarına İnternet Alan Adları Yönetmeliği’nin ekinden ulaşulabilecek olup, .av.tr, bel.tr, .edu.tr, .pol.tr gibi örnekler verilebilir. Belgesiz alan adı tahsisi ise alan adlarına ilişkin yaygın bir uygulama olan “ilk gelen ilk alır” kuralının geçerli olduğu tahsisler olarak belirlenmiştir. İlk gelenin tespitinde ise, alan adı başvurusunun TRABİS’e ulaştığı zaman kaydı esas alınmaktadır. 

.tr uzantısına sahip olmayan alan adlarının tahsisi için ise yurtdışında bu alanda hizmet veren bir alan adı kayıt kuruluşu bulunmalı ve tahsis süreci bu firmalar üzerinden gerçekleştirilmelidir. Alan adının .tr uzantısını taşıyıp taşımaması, alan adların yönelik çıkabilecek olası uyuşmazlıkların çözüm yollarını da belirlemektedir. Türkiye’de kayıtlı olmayan alan adlarına yönelik olarak çıkan uyuşmazlıklarda Türkiye’de dava açılması mümkün olsa da, ülkesellik ilkesi gereği mahkemeler yalnızca ilgili alan adına Türkiye’den erişimin engellenmesi kararı verebilmekte, alan adının iptali, davacıya devri gibi talepler üzerinde hüküm kuramamaktadır. Yurtdışında kayıtlı bir alan adının başvurucuya devri yahut iptali gibi taleplerin ise Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü tarafından sunulan Genel Alan Adı Uyuşmazlık Çözümü Politikası (UDRP) nezdinde öne sürülmesi gerekmektedir. Belirtmek gerekir ki bu süreç bir alternatif uyuşmazlık çözüm biçimi olup, dava sürecine kıyasla daha kısa sürmekte olup yaklaşık iki ay içerisinde çözüme kavuşturulmaktadır. 

.tr uzantısına sahip alan adlarına ilişkin uyuşmazlıklarda ise TRABIS’in yürürlüğe girmesi ile birlikte, yukarıda belirtilen UDRP sistemine benzer bir sistem(UÇM)  kurulmuş olup, dava yoluna bir alternatif getirilmiştir. Bu sistemde, tıpkı UDRP sisteminde olduğu gibi şikayetçinin başvurusunda;

(i) İhtilaf konusu alan adının, sahip olunan ya da ticarette kullanılan marka, ticaret ünvanı, işletme adı ya da diğer tanıtıcı işaretlerle benzer ya da aynı olması,

(ii) alan adını tahsis ettiren tarafın bu alan adı ile ilgili yasal bir hakkı ya da bağlantısının olmaması ve (iii) bu alan adının alan adı sahibi tarafından kötü niyetle tahsis ettirilmesi veya kullanılması 

hususlarını birlikte ispat etmesi gerekmektedir. Belirtilmesinde fayda görülen bir diğer husus ise, TRABIS sistemi 14.09.2022 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, .tr uzantılı alan adlarına ilişkin olarak alınacak aksiyonlarda UÇM’den yararlanılabilmesi için söz konusu alan adının yukarıda belirtilen tarihten sonra kayıt edilmiş ya da daha önce kayıt edildiyse de bu tarihten sonra yenilenmiş olması gerekmektedir. Bu tarihten önce kayıt edilen ve henüz yenilemesi de yapılmayan alan adlarının iptali yahut başvurucuya devri için ise dava açılması mümkündür. 

Neden önemli?

Alan adları, dijital dünyada marka kimliğinin temel taşıdır. Kayıt altına alınmamış bir alan adı, üçüncü kişiler tarafından tescil edilerek kötü niyetle kullanılabilir ve bu da markanın itibarına, erişilebilirliğine ve ticari faaliyetlerine zarar verebilir. Alan adları, uzantıların çeşitliliği nedeniyle pek çok farklı ülkeler nezdinde de tescil ettirilebildiğinden, olası bir uyuşmazlığın çözümü çok maliyetli ve karmaşık hale gelebilir. Bu nedenle alan adı korumas, dijital varlık yönetiminin ilk ve vazgeçilmez adımıdır.

Tescilli bir alan adı, online görünürlük, müşteri güveni ve arama motorlarındaki bulunabilirlik açısından somut avantajlar sağlar. Ayrıca, yasal olarak tescil edilmiş marka ve şirket isimleriyle uyumlu alan adları, çevrimiçi kimliğin tutarlılığını güvence altına alır. Günümüzde markalaşmanın çevrimiçi ayağı, bu tür dijital hakların etkin yönetimiyle doğrudan bağlantılıdır. 

İletişim

Adres

Beştepe Mah. Nergiz Sk.

No: 7A İç Kapı No:14 Yenimahalle/ANKARA

Destek

help@marqby.com

+90 312 502 23 89

© 2024 Marqby, Inc. All rights reserved.

İletişim

Adres

Beştepe Mah. Nergiz Sk.

No: 7A İç Kapı No:14 Yenimahalle/ANKARA

Destek

help@marqby.com

+90 312 502 23 89

© 2024 Marqby, Inc. All rights reserved.

İletişim

Adres

Beştepe Mah. Nergiz Sk.

No: 7A İç Kapı No:14 Yenimahalle/ANKARA

Destek

help@marqby.com

+90 312 502 23 89

© 2024 Marqby, Inc. All rights reserved.